Ad image

Fırat Demirel ile “Söz Sende” röportajı

ahmetakdel
By
13 Min Read

Fırat Demirel ile Röportaj

Bilişim ve girişimcilik alanlarında Türkiye’nin dönüşümüne tanıklık eden isimlerden Fırat Demirel, Geleceği Görenler adlı kitabında son 20 yılda Türkiye’de iletişim teknolojilerinin yarattığı fırsatları ve sektörde bu alanda öncü olan isimleri değerlendiriyor, söyleşiler aracılığıyla sektörün yakın dönem tarihini aktarıyor.

Bilişim dünyasına ilginiz nasıl başladı? Mühendislik eğitiminizin kariyerinize nasıl bir etkisi oldu?

Bilgisayar ve internetle gerçek anlamda 2004-2005’te üniversiteye gelince tanıştım. Dolayısıyla ilk temas da o zaman başladı. İnternet beni adeta çekip götüren bir şeydi ve ilk staj yaptığım şirket birlikte çalışmayı teklif edince profesyonel olarak bilişim dünyasına adım attım. Bir yanda mobil servisler ve sosyal ağlar geliştirirken, diğer yanda teknoloji ve tasarım üzerine yazılar yazmaya başlamıştım. Sonra Webrazzi macerası başladı ve beni teknoloji girişimlerine odaklanan bir yazar haline dönüştürdü. Nihayet bu alanda önemli bir yere sahip olduğunu düşündüğüm Geleceği Görenler’i kaleme aldım.

Açıkçası teknoloji girişimleri üzerine yazmak için elbette mühendislik eğitimi almam şart değildi. Ancak aldığım eğitimin beni olumlu yönde etkilediğini düşünüyorum. Çünkü kazandığım analitik ve bilimsel bakış açısı her şeyi daha iyi sorgulamamı sağladı. Kendime ‘okuyucuya nasıl daha faydalı olabilirim’ sorusunu sorarken bilgi edindiğim kaynaklara da daima yeni sorular sorarak kendimi geliştirmeye çalıştım.

Yıllarca Webrazzi.com’da bilişim sektörünün ve girişimciliğin nabzını tuttunuz, ama bir yandan yayın dünyasını da hayli sıkı takip ediyorsunuz. Sizce Türkiye’de bilişim alanında yeterince kitap çıkıyor mu? Doyurucu bir külliyat var mı?

2015’te, kitap ve kültür dergisi Arka Kapak yayın kuruluna katıldığım zaman matbu yayın dünyasıyla ve kitaplarla daha fazla iç içe olma şansı yakaladım. Eğer ekonomi ve yönetim odaklı kitapları bu kategoriye alırsak özellikle çevirilerle birlikte azımsanmayacak sayıda kitap olduğunu söyleyebilirim. Ancak internet ekonomisi ve bilim tarafında tarafındaki üretim sınırlı. Özellikle bilişim alanındaki yeni çevirileri ilgiyle karşılıyorum ama bu konuda günceli ne kadar yakalayabildiğimiz tartışmalı. Çünkü teknoloji ve internet çağında 3-5 yıl geriden gelmek birçok şeyi kaçırmanıza neden oluyor.

Her halükarda layıkıyla yapılan tercümelerin artması gerektiğine inanıyorum. Sadece kendi üretimlerimizle yetinmeye çalışmak intihar etmek olur. Milli Eğitim Eksi Bakanımız Hasan Ali Yücel’in tercüme seferberliğine girince yazdığı şu satırlar düşüncemi tam olarak özetliyor; “Bir milletin, diğer milletler edebiyatını kendi dilinde, daha doğrusu kendi idrakinde tekrar etmesi zeka ve anlama kudretini o eserler nispetinde artırması, canlandırması, ve yeniden yaratmasıdır….. Hangi milletin kütüphanesi bu yönden zenginse o millet, medeniyet aleminde daha yüksek bir idrak seviyesinde demektir.”

Bu noktada okuyucuya da pay düştüğünü söylemeden geçmeyeyim; teknoloji-bilişim alanındaki kitapların belli bir satış rakamını yakalaması gerekiyor ki yazarlar ve yayınevleri de bu konuda daha cesur olabilsinler.

Geleceği Görenler’i yazmaya ne zaman karar verdiniz? Kitabı oluştururken nasıl bir yol izlediniz? Kitap için araştırma yapmak, size o günden bugüne yaşanan değişim için bir perspektif kattı mı?

Açıkçası kitap yazma fikri yıllardır aklımdaydı ama ilk somut kıvılcım 2016’da yaptığım bir vapur yolculuğunda ateşlendi. Elon Musk’ın biyografisini okurken ‘Biz neden kendi hikayelerimizi yaz(a)mıyoruz?’ diye düşündüm ve harekete geçtim. Önce Yemeksepeti’nin başarısını tek başına yazmayı düşündüm ama bir yıl boyunca işten vakit ayırıp anlamlı bir ilerleme kaydedemedim. Bir yıl sonra kitlesel fonlama yoluyla yeni bir deneme yapmaya karar verdim. Arikovani.com’da başlayan projem çok olumlu karşılandı ve kampanya kısa sürede hedefine ulaştı. Ben de tam zamanlı işimi bırakarak kitap için röportaj ve araştırmalar yapmaya başladım. Kitabı yayınlamamız ise toplamda 1 yıllık bir zaman aldı.

Bu kitabı yazmaktaki amacım 1996-2007 yılları arasındaki internet girişimlerinin hikayelerini sürmekti. Yani tarihe bir yolculuk yaptım ve doğal olarak bilmediğim şeyleri öğrendim. Bildiklerimi de daha iyi idrak edebildim.  Yani evet, bakış açımın daha geniş bir perspektife kavuştuğunu rahatlıkla söyleyebilirim. Zaten yazmak bana göre öğrenmenin farklı bir formu. Her yazar yazdığından daha fazlasını biliyordur dersem sanırım yanlış olmaz. Eğer bakış açımızı genişletmeden bir şeyler yazmıyorsak zaten yerimizde saymış oluruz.

Geleceği Görenler’de İtiraf.com, Yemeksepeti, Ekşisözlük gibi internetin henüz yeni patladığı dönemde bu alanın potansiyelini gören “birinci nesil” girişimcileri anlatıyorsunuz. Sizce yeni nesil “start-up”dünyasıyla bu “eski kuşak” arasında ne gibi zihinsel/yöntemsel farklılıklar var?

Girişimcilerin her zaman aynı temel zihinsel dinamiğe sahip, sorun çözmeye ve çözümü ticarileştirmeye odaklanan kişiler olduğunu düşünüyorum. Bu temel prensip 20 yıl önce de geçerliydi. Çünkü sorunlar, krizler asla ortadan kalkmıyor sadece adı ve tarzı değişiyor. Diğer yandan kuşaklar arasında çağın getirdiği yöntemsel bir çok farklılık var.  Çünkü teknolojik ilerleme dün yaptığınız işi bugün farklı şekilde yapmanızı mümkün hatta zorunlu kılıyor. İnternetle tanıştığımız ilk 10 yıl içinde daha çok tek yönlü, kullanıcı etkileşiminin daha az ve ölçümlemenin çok yalın olduğu bir dönem söz konusuydu. Sonraki 10 yıl ise altyapıların kurulduğu, kullanıcı odaklı içeriklerin arttığı ve ölçümlemenin/etkileşimin yükseldiği bir dönem oldu. Şu anda internet ve teknoloji dünyasında tekelleşmelerin olduğu bir dönemdeyiz ve bundan sonraki kuşağın bu gibi sorunlara çözüm üretmesi gerekiyor.

Kitapta 1996-2006 yılları arasındaki gözlemlerinizi özetliyorsunuz ve 2001 yılındaki krizin etkilerinden de bahsediyorsunuz. Yine zorlu bir ekonomik süreçten geçtiğimiz düşünülürse, bu dönemden başarıyla çıkmanın ana koşulları neler sizce?

Kitapta bunun reçetesini doğru zihinsel yapının oluşturulması olarak vermeye çalıştım. Bu zihinsel yapı da yukarıda bahsettiğim gibi sorunları çözmeye odaklanmaktan geçiyor. Evet ekonomik zorluklar var; evet dolar ile iş yapmak ve mücadele etmek zor; evet internet girişimlerine büyük yatırımları yapacak yatırımcılar yok vs. Ama sorunları değil, sorunları nasıl çözeceğimizi konuşmamız gerekiyor. Elimizde bir bilgisayar ve internet bağlantısı varsa bence bu alanda bir şeyler yapabilecek gücümüz var demektir. İnternet bize 20 yıl öncekinden çok daha fazla bilgi kaynağı sunuyor. Eğer bir şeyler yapamayacağımızı iddia edersek bu aklımıza hakaret etmek olur. Bu kötü dönemden nasıl çıkacağımız tamamen işimize ne kadar iyi odaklandığımızla ve acıya ne kadar dayanabildiğimizle ilgili. Başarının tek bir yolu ve gizli bir formülü olduğuna inanmıyorum. İyi niyetli, yorulmaya hazır ve öğrenmeye açık olduğumuz müddetçe karşımıza hiç beklemediğimiz fırsatlar çıkacaktır. Diğer yandan artık zaman ve mekân anlamında çok daha düz bir dünyada yaşadığımızı idrak ederek dünyanın sadece Türkiye’den ibaret olmadığını görerek daha büyük adımlar atmaya cesaret etmemiz gerekiyor.

Teknoloji alanındaki girişimcilerin diğer alanlara göre çok daha farklı bir profile sahip olduğunu ve alışıldık yöneticilerden farklı bir çizgide yürüdüklerini söyleyebilir miyiz?

Elbette. Bugüne kadar süregelen şirket kurma ve yönetim süreçlerinin dışında, çok hızlı ilerleyen ve ezberleri yıkan, tüm hiyerarşiyi ortadan kaldıran bir alandan söz ediyoruz. Dolayısıyla bu alandaki girişimcilerin farklı olmaması şaşırtıcı olurdu. Şirket yönetiminden büyümeye, istihdamdan stratejik düşünmeye kadar teknoloji girişimcileri daha hızlı ve radikal kişiler. Bunun bir sebebi de sanırım yeni nesil teknoloji/internet girişimlerinin daha genç kişiler tarafından kurulup idare edilebilmesi. 20 yaşındaki bir gencin kurduğu şirket doğal olarak 40 yaşındaki bir kişinin kurduğu şirketten daha farklı yönetiliyor. Bu yüzden gelecek dönemin şirketlerini anlamak için bugünün gençlerini daha iyi tahlil etmemiz gerekiyor.

Dijital dünyanın içine doğan ama girişimcilik anlamında yolun başında olanlara neler önerirsiniz? Kendilerini nasıl geliştirebilirler?

Üniversitedeki kendime tavsiye verecek olsam şunları söylerdim; İnternetteki inanılmaz bilgi birikiminden en iyi şekilde faydalan, zamanının kıymetli olduğunun farkında ol, yeni şeyler denemekten çekinme. Kendine bir uzmanlık alanı belirle, öğrendiklerini yazarak paylaş ve etrafında küçük bir kitle toplamaya çalış. Enerjine güven ama sonsuz olduğunu düşünme. Yabancı dil (özellikle İngilizce) konusunda sürekli kendini geliştir. Büyük başarıların ancak iyi ekiplerin işi olduğunu bil ve önce bir ekibin parçası ol, sonra kendi ekibini kurmaya çalış. Büyük düşün ama küçük denemeler yaparak ilerle. Kendini yazılım, tasarım ve donanımla sınırlama; psikoloji, sosyoloji ve felsefe ile güçlendir.

Dijital trendleri takip etmek için yurtiçi ve yurtdışından hangi online mecraları takip edersiniz?

Türkiye’de internet ve teknoloji girişimciliğine odaklanan çok fazla kaynak yok maalesef. Webrazzi.com’un yanında Egirisim.com bu alandaki gelişmelerin nabzını tutmaya çalışan nadir sitelerden. DunyaHalleri.com ise teknolojik trendlerine odaklanma konusunda kendine özel bir yer edindi. Yurtdışında ise çok zengin bir dünya var. Techcrunch, Wired, Recode gibi ABD ağırlıklı mecraların yanında Avrupa’da Tech.eu, Thenextweb, Asya için Techinasia.com gibi yayınlar faydalı içerikler paylaşıyor. Günlük girişim keşfetme konusunda ise Product Hunt, Betalist, Angel.co gibi portallar faydalı oluyor.

Bunlara ek olarak ben de teknoloji girişimcilerine faydalı olma misyonumu girisimler.net ile sürdürmeye niyetindeyim. Amacım Türkiye’nin girişimcilik ekosistemini tüm paydaşlarıyla bir araya getirmek. Bu sayede yeni girişimlerin tanıtılmasına katkı sağlamak ve girişimcileri küresel girişimcilik trendleri ve yerel araştırmalarla beslemek.

Girişimcilik ve bilişim sektörünü anlamak için evvela şu beş kitabı başucunuza koyun diyecek olsanız, hangi kitapları seçerdiniz?

Kitap önerilerini çok önemsiyorum. Hem Webrazzi’de bu konuda bir soruşturma yapmıştım hem de Geleceği Görenler’in sonunda girişimcilerimizin kitap önerilerini paylaştım. Kendi önerilerimi şöyle sıralayabilirim;

  1. Çizginin Dışındakiler – Malcolm Gladwell
  2. Dip – Seth Godin
  3. Sıfırdan Bire – Peter Thiel
  4. Yalın Yeni Girişim – Eric Ries
  5. Dört Saatlik Hafta – Tim Ferris

Kişisel blog’unuzda yapay zeka ve “makine öğrenmesi”ne dair de yazılar var. Sizce teknolojinin insanlık için en heyecan verici ve en “korkutucu” yanları neler?

Teknolojinin en heyecan verici yanı bence daha fazla insanın yaşam koşullarını iyileştirme imkanı vermesi ve yeni deneyimlere kapı aralaması. En korkutucu yanı ise internetin merkezileşmesi ve tüm gücün birkaç şirketin elinde toplanması. Yani ben de insanları yapay zekadan daha tehlikeli görüyorum. Şu anda Google, Facebook gibi veri kartellerinin elindeki bir interneti yaşıyoruz. Bu merkezileşmeye karşı çıkanlardan biri de WWW’nin mucidi Prof. Tim Berners-Lee. Kendisi şu anda Solid adlı bir proje ile internetin ve veri mülkiyetinin yeniden yapılandırılması için çalışıyor.

Sizin dijital ya da “çevrimdışı” dünyadaki hayalleriniz neler? Dijital dünyadan paydos alma ihtiyacınız oluyor mu arada? Yakın gelecekte neler yapmak istiyorsunuz? Yeni kitap projeleri var mı?

Gerek iş için gerekse iş dışında internette çok vakit geçiren birisiyim ama bazen doz aşımına maruz kaldığımı da itiraf etmeliyim. Pek başarılı olamasam da kendimi uygulamalarla kontrol altına almaya ve çalışma disiplinimi çevrimdışı arafa kaydırmaya çalışıyorum. Geleceği Görenler’i yazarken de eskisinden çok daha fazla çevrimdışı çalışma yaptım. Bilgisayar başında olsam da sadece bir daktilo gibi kullandım.

On bir yıldır dijital içerik üreten birisiyim ama kitap yazıp yayımlamanın çok hiç tatmadığım deneyimler getirdiğini söyleyebilirim. Çünkü dijitalde veya kolektif bir yayında yazmaktan daha bağımsız ve somut bir adım. Bağımsız bir fert olarak kendini kanıtlamak, trafiğin içindeki toplu taşıma aracından inip kendi aracına geçmek gibi. Yani çok küçük de olsa boşlukta kapladığınız sadece size özel bir alan var. Kitap yazmak, filiz vermek, tohum saçmak gibi bir şey. Kitap sayesinde sesinizi çok daha uzaklara çok sıcak bir şekilde ulaştırabiliyorsunuz. Kısacası kitap yazmak çok güzel bir tecrübe ve ömrümü tek bir kitapla kapatmak istemediğimi söyleyebilirim. Yine kendi ilgi alanımda araştırma ve biyografi kitapları yazmak ve hatta senaryolaştırmak istiyorum. Ama kısa vadede olur mu emin değilim.

Hayaller konusunda ise dediğiniz gibi çift yönlü bir durum söz konusu. Yani kendimi sadece bir yazar olarak görmüyorum. Dijital dünyada başarılı bir girişim kurma ve girişimcilere faydalı olmak istiyorum ki girisimler.net de bu hayalin bir sonucu. Yazarlık tarafında ise her yazar gibi ben de daha fazla insana dokunmak ve kitaplarımdan ilham alan kişilerin çok güzel işler başardıklarını görmek isterim. Daha özelde ise elbette Türkiye’ye bir Nobel Edebiyat Ödülü veya Pulitzer Ödülü getirmek çok güzel olur. 🙂

Share This Article
Leave a Comment

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *